28 Ağustos 2013 Çarşamba

Edebiyat Mutluluktur - Zülfü Livaneli





Arka kapaktan:
Zülfü Livaneli’nin Vatan gazetesinde “Edebiyat Notları” üstbaşlığıyla çıkan yazılarından yapılmış bir seçmeyi temel alan Edebiyat Mutluluktur, okurunu edebiyatın zengin dünyasında büyük bir yolculuğa çıkarıyor. Romanlar, yazarlar, edebi tartışmalar, dil sorunları, yazmanın etrafında dolaşan birçok konu yer buluyor kitapta. Tolstoy da görünüyor satır aralarında, Eco da, Cervantes de… Yazılarda Don Kişot’tan edebiyatta burjuvaziye, depremin edebiyata yansımasından “öz Türkçe” ve “Güneş-Dil Teorisi”ne, sinemada edebiyat uyarlamalarından film müziklerine, Nobel’den @ işaretine kadar, edebiyatın alanına giren her konu hakkında yazarın fikirlerini bulmak mümkün. Edebiyatseverler, genç yazar adayları, kısaca hayatında kitaba yer ayıran herkes için müthiş bir okuma zevki. Kitapta ayrıca Zülfü Livaneli’nin “Benim Gözümden Yaşar Kemal” ve “Edebiyat Üzerine” başlıklı iki de konuşması yer alıyor.
Evrensel müzisyen kimliği bir yana, sanat hayatına edebiyatçı olarak başlamış, öykü, roman ve denemeleriyle de bütün dünyada kendine okur bulmuş usta kalem Livaneli’den ufuk açıcı denemeler.

Altı çizilen yerler
*Piyano nasıl dinlenmek için çalınırsa, roman da okunmak için yazılır. İkisinin de temelinde “haz” denilen o sanat büyüsü vardır.
*Hayatta yapılan her güzel iş gibi, kitap da zevk alarak okunmalı.
*Mesela Amerika’da “edebiyat” saydıkları metinlerin en başarılıları yirmi-otuz bin okura ulaşırken öteki saçmalıklar 10 milyon rakamını görüyor.
*Unutmayalım ki kitap okumak her şeyden önce bir zevk alma meselesi. İnsanlar kitapları ilaç niyetine değil, zevk almak için okuyorlar.
*Sehl-i mümteni kolay gibi görünen ama aslında çok zor olan bir söz sanatıdır.
*Eskiden gazeteler ve “mecmua”lar, ünlü kişilere şöyle bir soru sorarlardı:”Issız bir adaya düşseniz yanınızda götürmek isteyeceğiniz üç kitap ne olurdu?”
*İnsan soyunun en korkunç eylemi öldürmek, en kötü huyu ise alışmak. Savaş denilen toplu cinayete alışıldığı ve bu davranış insan özelliklerinden biri sayıldığı için, savaş haberlerini duyduğumuzda dehşete kapılmıyoruz. Sanki savaşsız bir dünya mümkün değilmiş gibi geliyor.
*Roman uyarlamalarında, film ekibini tedirgin eden bir gerçek var: Filmi, çoğunlukla romanı okuyan insanların izleyecek olmaları. Aslında o film her okurun kafasında daha önce birer kez filme çekilmiş oluyor.
*Bir roman aslında her okur tarafından, biraz da olsa farklı okunuyor. Sinemaya uyarlanınca izlemeye giden okur, kendi kafasındaki romanı görmek beklentisinde olunca, beklediğini bulamıyor elbette.
*Romana bire bir sadık kalmayan filmlerin beğenilme olasılığı daha yüksek oluyor bu nedenle.
*On binlerce kişi de okusa, bir romanı her okur tek tek okuyor. Sadece kendisine hitap edildiği duygusunu yaşıyor. Film izlerken ise, insan kendini bir kitle içinde hissediyor.
*Faulkner’ın çok önemli bir sözü var. “Bir yazarın başarısı, göze aldığı başarısızlıkla ölçülür” diyor. Garanti yollarla, küçük başarılarla yetinmezseniz, büyük başarısızlıkları göze alırsanız, ancak o zaman büyük işler yapmayı deneyebilirsiniz.
*Yunanca tragedyanın ne demek olduğunu herkes bilir, ama “tragudi”nin şarkı anlamına geldiğini… tragudi, tragedyada söylenen şarkıydı.
*Yazarın toplumla ve bireyle ilgili gözlemlerini, tahminlerini, tezlerini, geçmişe ve geleceğe bakışını, eleştirilerini çarpıcı bir yazı türüyle ortaya koyması “deneme” türüne girer. Denemenin en önemli özelliklerinden biri,  son derece kişisel olması.
*Deneme sonsuz bir özgürlük alanıdır, bilimde bu özgürlük yoktur.
*Çeviri kadın gibidir; güzeli sadık olmaz, sadığı güzel olmaz.
*Batı’da en çok tanınan şairimiz Mevlana. Buna karşılık Yunus Emre, Şeyh Galib, Baki hiç tanınmıyor… Mevlana Farsça yazdığı için dünya dillerine çevrildi, Yunus Emre ise Türkçenin içine hapsoldu.
*Arap atasözü “Yol boyunca sana havlayan her köpeğe cevap verirsen menzile ulaşamazsın”
*Dünyada ilk elektronik posta, Ray Tomlinson tarafından, 1972 yılında gönderilmiş. Tomlinson hiç kimsenin isminde olmayacak bir harf koyarak, adresi güvence altına almak istemiş. Bu işaret (@) o zamandan beri kullanılıyor.
*@ işareti “amfora”nın simgesi. Akdeniz, ege sularında deniz altından çıkan batıklarda rastladığımız testiler.
*Nazım, Mustafa Kemal’in Selanikli bir hemşerisi…
*Atatürk, masa başı sohbetleri yaparken, sürekli olarak müzik çalınmasını istermiş.
*Eski Amerikan başkanlarından Abraham Lincoln’e “Bir insanın ideal bacak boyu ne kadar olmalıdır?” diye sorduklarında yalın bir cevap vermiş: “Yere ulaşmaya yetecek kadar” J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder