Arka Kapaktan;
Tanrı Daima Tebdil-İ Kıyafet Gezer
Mutluluğun kapını çalmasını bekleme, sen ona git
Hayatını değiştirecek roman bu işte!
Bir düşünün. İntihar etmek üzeresiniz. Bir adam hayatınızı kurtarıyor, ama karşılığında sizinle bir anlaşma yapıyor. Bundan sonra o ne söylerse sorgusuz sualsiz yapacaksınız. Kendi iyiliğiniz için... Çaresiz, kabul ediyorsunuz ve hayatınızın iplerini tıpkı bir kukla gibi başkasının ellerine bırakıyorsunuz. Ve hayatınız eskisinden çok daha güzel oluyor. Yine de şüpheleriniz var: Bu adam aslında kim? Çevresindeki gizemli kişilerin sırrı ne? Sizden aslında ne istiyor?
Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer, kendi kendimize koyduğumuz engelleri, korkularımızı ve önyargılarımızı nasıl aşacağımızın, kaderimiz sandığımız mutsuz bir yaşamı, bizi mutluluğa götüren bir yolculuğa nasıl dönüştüreceğimizin hikâyesi.
Altı çizilesi yerler;
*"...hepsi de düşüş sırasında
dehşetin yol açtığı bir kalp krizinden ölür, inişin ve saatte iki yüz kilometre
hızla yakınlaşan toprağın dayanılmaz görüntüsünün ürkünç korkusu. Kalpleri
patlatmadan önce, iç organlarını kusturan amansız bir korku yere serer onları.
Ölüm anında gözleri yuvalarından fırlamıştır."
*Hoşlanıyorsun ister istemez
yararlanıyorsun bu durumdan. Beynimiz böyle işliyor. Her az bizi en iyi
tercihimiz olduğunu kabul ettiği şeyi benimsemeye yöneltiyor. Yani, yaşamakta
olduğun her durumda, beynin yapmayı bildiğin şeyler arasından ona en uygun
geleni, sana en fazla yarar getirecek olanı seçecektir. Her şey böyle işler.
Sorun, hepimizin aynı tercih yelpazesine sahip olmamamızdı… Bazı kişiler çok
değişken tutum ve davranışlar geliştirirler. Dolayısıyla, verili bir durumla
karşılaştıklarında, beyinlerindeki olası tepkiler yelpazesi çok geniştir.
Başkalarıysa her zaman az çok aynı şeyi yapma eğilimindedirler ve bu durumda,
yelpaze sınırlıdır. Tercih edilen şey de ender olarak uygun düşer. (syf,46)
* üzgünüm… İnsan, istediği her
şeye sahip olduğu rahat bir ortamda doğduğunda mutlu olmak çok daha kolaydır. (syf,47)
* “Eğlen. Sana verebileceğim en
iyi öğüt bu. Eğer bunu başarırsan kazanırsın. Her şeyi ciddiye almayı bırak.
Biraz geri çekil ve bu sınavı bir oyun gibi gör. Zaten böyle değil mi? bir
oyun. Kaybedecek hiçbir şey yok, yalnızca deneyimlenecek şeyler.”
“Biliyorsun, herkes yaşamı ya
kaçınılması gereken tuzaklarla dolu ya da her köşe başında zenginleştiren bir
deneyim sunan geniş bir alan olarak görebilir.”(syf, 67)
* Onun gibi insanlar sonuçta bir
daha asla göremeyeceğin yabancılardır. Yaşamın, geleceğin onlara bağlı değil,
öyle mi? yine de, sana değer vermelerini sağlayacak şeye az çok uyma ihtiyacı
duyuyorsun. Hayal kırıklığı yaratmaktan ve reddedilmekten çekiniyorsun. Bu
nedenle gerçekten hissettiklerini ifade etme izni vermiyorsun. Başkalarının
beklentilerine uyum sağlamak için çabalıyorsun… (syf, 94)
* “Özgürlük bizim içimizdedir.
İçimizden gelmelidir. Sana dışarıdan verilmesini bekleme… (syf, 95)
* Ama yaşamda bizi korkutan her
şeyden uzak durmaya çabaladıkça korkularımızın çoğunun kendi zihnimizin eseri
olduğunu keşfetmemiz engellenir. İnanılan şeyin hatalı olup olmadığını bilmenin
tek yolu,onu pratikte sınamaktır!. (syf,96)
* Gandhi’nin bir sözüydü:
“Dünyada görmek istediğimiz değişim olmalıyız.” (Syf, 121)
* “Kesin olan tek şey, değişimin
başkalarından gelmeyeceği!”
Gerçek, senin yaşamının senden
başka kimsenin değiştiremeyeceği. Bu nedenle yaşamına sahip çıkmalıdır. (syf,123)
* İnsan varlığı değişimden
yenilikten korkar ve çoğu zaman, çok güç olsa bile alışıldık koşullarda
kalmayı, pek iyi tanımadığı yeni bir duruma geçmek için diğerini terk etmeye
tercih eder. (syf,125)
* “Yine değişime direnmek bu!
Çocukla yetişkin arasındaki temel farklılık: Çocuk gelişme arzusu duyar.
Yetişkin değişmemek için elinden geleni yapar.
“Çoğu insanda, tutumunu
değiştirmeme yönündeki bu irade yirmi ya da yirmi beş yaş civarında ortaya
çıkıyor. Bu yaşın biyolojik olarak neye denk düştüğünü biliyor musunuz?” (syf,129)
* “Sağlık Bakanlığının resmi
istatistiği: Çoğu insan emekli olduktan sonra sağlıkları aniden kötüleşiyor. Sence
neden? Faal yaşamdalarken, yaşlı moruklar gibi görülmemek için az da olsa
gelişme göstermeye, uyum sağlamaya çabalıyorlar. Emekli olur olmaz, bu konuda
hiç çaba göstermiyorlar. Alışkanlıkları içinde donup kalmıyorlar ve düşüş
başlıyor…” (syf, 130)
* Anlaşılmaya çalışılmadan önce,
başkasını anlamaya çalış. (syf,131)
* Diyelim, az tanıdığın biriyle
asansöre bindiğinde, genellikle onunla iletişim kurmak, onunla sokakta
konuşuyor olmanızdan daha az rahat olur, öyle değil mi? (syf,134)
* Demek istediğiniz, eğer ben bir
kişinin duruşunu yeterince uzun süre benimsersem ve sonra da duruşumu
değiştirirsem o da benim hareketimi izleyecek ve benim gibi değiştirecek midir? (syf, 137)
*Cevabını bildikleri soruları
soran insanlardan nefret ederim; söylediklerini sizin onaylamanız için yaparlar
bunu yalnızca. (syf,165)