Arka Kapaktan:
"gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.
Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka 'gözbebeğim!' diye hitap edilir."
Altı çizilesi
yerler:
*…deli
kuvveti gelmiş olmalı kırk tarak dayanmaz derler deli kısmının tek bir saç telini
taramaya öyle kuvvet verirmiş delilik insana… (syf,15)
*Kadınlar
ne vakit bir araya gelseler evvela tepeden tırnağa birbirlerini süzer, şıppadak
birbirlerinin derdini tasasını keşfeder, ancak ondan sonra hal hatır sormaya
geçerlerdi.
Arkadaşlıkları
tavşan uykusuna benzerdi. (syf,45)
*… “bir
sürahi basiretin kalorisi bir yudum musibetinkinden azdır” kuralı burada da
işler. Kısacası olmadık hayaller kurup sonradan acı çekeceğime, ta baştan
kabullenmiştim beni asla kimsenin istemeyeceğini, sevmeyeceğini. (syf,99)
*Bakır
rengi saç buklesinin altında “gün batarken trene veda” yazıyordu mesela;
kızılın iddialı bir tonuna “nam-ı diğer fettan”, kül rengi bir bukleye “şöminenin bildikleri”, sarı
bir bukleye “doğal sarışın”, koyu kestane rengi bir bukleye ise “sobada kestane
akşamları” ismi verilmişti. (syf,114)
*Tebdil
gezmek, görünüşü değiştirmekti. Hemen hermen bütün padişahlar, sarayın dışında
bakınca saltanatlarının neye benzediğini bizzat görebilmek için bu yola
başvurmuştu. (syf,115)
*Erkek
kısmının gemisi batsa batsa, gördüğü en parlak ışığı deniz feneri zannedip,
dümeni sığ sulara kırmaktan ötürü batardı. (syf,132)
*Malum
ya, insanın canı neresinden acırsa, kalbi orada atardı. (syf,140)
*Kendimi
bildim bileli üzerimde taşıyordum bu illeti; kundağıma iliştirilecekken,
yanlışlıkla etime dikilmiş bir muska gibiydi şişmanlığım. (syf,177)
*Unutmak göz
temizliği. Her bahar muhakkak yapmalı. Unutmazsak yaşayamayız! Unutmazsak yaşatmayız.
(syf,180)
*…sevgililik böyle bir şey işte. Mahremiyet kaybı. (syf,215)
*Yüz
otuz iki kiloluk gövdemin adımlarına ayak uydurmaya çalışırken seksen santimlik
sevgilim, insanlar birbirlerine bizi gösterip bizi seyredeceklerdi. (syf,263)
NAZAR SÖZLÜĞÜ:
*Adem
ile Havva: Adem ile Havva, yasak elmanın tadına varınca farklılıklarını
gördüler ilk defa. Utanıp incir yapraklarıyla örtmek istediler çıplaklıklarını.
Ama birinde bir, ötekinde üç incir yaprağı vardı. Sayı saymayı da öğrenince bir
daha hiç aynı olamadılar.
*Aşk:
Aşığının kolları arasında dul kadın, “Aşk dediğin yasak olmalıdır” diye
mırıldanmış, “yasak da gözden ırak olmalı.”
*Ay
*Ayçiçeği
*Ay
tutulması: Gökyüzündeki Ay yeryüzündeki insanların gözlerinden saklanmayı
başarır bazen. Hazır kimse görmüyorken, pudrasını tazeler.
*Ayn-el-yakin:
Tanrı’yı gönül gözüyle görmek anlamına gelen ayn-el-yakin, üçüncü aşamanın
ikincisidir.
*Ayna
*Babil
Kulesi
*Basilisk
*Baykuş
*Cadı
*Camera
obscura
*Cemal:
Güzellik. Güzel yüz. Tasavvufta, Tanrı’nın iyilik ve güzellik şeklindeki
tecellisi.
*Cennet-Cehennem
*Ceviz ağacı: Gördüğü
her şeyi cevizlerinin kabuklarına resmedermiş ceviz ağacı. Kimse bu ağacın
altında sevişmek istemezmiş bu yüzden.
*Cin
*Çekirdek
*Dabbetülarz
*Ef’i
*Elsa’nın
gözleri
*Fal
*Fames
*Fotoğraf
albümü
*Gözbağı:
Hızın yardımıyla gerçekte var olmayan bir şeyin aslında varmış gibi
gösterilerek, gözün aldatılmasına gözbağı denir.
*Gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda dikine
elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre
değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık
küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür.
Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki aşık olunan hep uzaktadır. Aradaki
mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka “Gözbebeğim!” diye hitap edilir.
*Gözcü
*Gözlük
*Halüsinasyon
*Haremağası
*Hayal
*Hayal
bilim
*Hümay
*İğne
deliği
*Jaluzi:
İçeriyi dışarının gözlerinde kıskanan perde.
*Janus
*Kalipso:
İsmi Yunanca “saklamak” anlamına gelen “kalyptein” fiilinden türemiş tanrıça.
*Kedi:
Kedi gözü, insanın göremediklerini görebilir.
*Kem
göz
*Keşif
*Kimlik
*Komşu
Kadın
*Korse
*Koza:
Çirkin tırtılların güzelleşip ortaya çıkmadan evvel kimse görmeden içinde
değişim geçirdikleri korumak.
*Kör
*Körebe
*Köstebek
*Kurban:
Tek tanrılı dinlerden önce neyin kurban edileceği kime kurban verildiğine
bağlıydı. Antikçağ Yunanlıları tanrıçalara dişi kurbanlar sunardı, tanrılara
erkek. Gök tanrılarına ak, yer altı tanrılarına kara, ateş tanrılarına kızıl
renkli kurbanlar verilirdi.
Arapça
krb kökünün de ifade ettiği gibi, kurban “yakın olma” anlamına gelmektedir. /Kuran’a
göre tam Hz. İbrahim’in oğlunu keseceği esnada, Allah gökten bir koç indirmiş
ve böylelikle insan kurban etme geleneği ortadan kaldırılmıştır. /Koçun yanı sıra
deve, sığır, manda, koyun ve keçi de kurban edilmesi caiz hayvanlardandır./ Kesmeden
önce kurbanın gözleri bağlanır. (syf,204-205)
*Kurşuna
dizilenler
*Kurşun
dökme: Eritilmiş kurşunun soğuk suya dökülmesiyle peydahlanan şekillerden mana
çıkartılması. Kişinin başına, göbeğine, ayaklarına ya da odanın sağ köşesine
veya kapı eşiğine dökülen kurşun eğer göz biçimi alırsa, nazar var demektir.
*Kyklop
*Lamia
*Makyaj
*Masa
altı
*Merak
*Maske
*Mikrop:
Gözle görülmeyecek kadar küçük kötülük.
*Model
*Morpheus:
Rüyalar tanrısı, gece ile uykunun biricik oğludur.
*Mucizevi
göz
*Nokta
*Oryantalizm
*Pandora
*Pamuk
Prenses
*Paravan
*Pencere
*Perde
*Pervane
*Portre
*Prizma
*Rasathane
*Renkkörü
*Röntgen
*Rüya
*Sahne
*Saklambaç
*Samur
*Sarık
sandalı
*Şems:
Pembefiruşan Hanı’ndan çıktığında Mevlana, karşısına dikilip demiş ki Şems ona:
“Ey dünyanın sarrafı, gör beni !”
*Şişko
*Taht-ı
revan
*Tebdil
gezmek
*Televizyon
*Temaşa:
Bakma hoşlanarak seyretme. (sahne-i temaşa: tiyatro sahnesi)
*Thetreum
mundi: İnanışa göre dünya, tek seyircisi olan kocaman bir tiyatrodur.
*Ultrason
*Unutmak:
Göz temizliği.
*Veda
*Vitrin
*Yabancı
*Yaldızcılık
*Yalıngöz
*Yaşam:
Yaşamı görmek için ayna tutarız ağzımıza. Yaşamı göremesek bile, yaşadığımızı
biliriz ayna buharlanınca.
*Yay
*Yılanın
ayağı
*Zahir:
Tanrı’nın doksan dokuz isminden biri olan zahir, “gözden saklanmayan” demektir.
*Zaman
*Zarf
*Zayiçe:
Gökyüzünün ahvaline bakarak, yeryüzündekilerin talihini görmeye, zayiçesine
bakmak denir. Zayiçe, oynak yıldızların ne vakit, nerede olduklarını görmeye
yarayan cetvelin ismidir.
*Zehir:
Kendini göstermeden ölüme sebebiyet veren madde.
*Zeliha
*Zenne
*Zevahir:
Görünüş.
*zırh:
İçtekini, dışarının bakışlarından saklayamazsa, daha çabuk yenilir insan ve daha kolay öldürülür savaş meydanlarında.
*Zıtlık:
Göze sormuşlar: “En çok ne görmekten hoşlanırsın?” “Zıtlık” demiş, “bana zıtlık
gösterin.” Yaratıcı tanrıça Afrodit ile yıkıcı tanrı Ares’in yasak aşkını
göstermişler.
*Zihin
*Zilzal:
Depremler anlamına gelen zilzal, Kuran’ın doksan dokuzuncu suresinin ismidir. Sureye
göre, yeryüzü içindeki bütün ağırlığı dışarıya kusacaktır. O zaman yerin
altındaki görünmeyen katmanlar, yerin üstüne çıkıp görünür olacaktır.
*Zina:
Zinanın ispatlanabilmesi için dört erkek şahidin işlenen suçu bizzat gözleriyle
görmüş olmaları gerekir. Şahitlerin aynı şeyi görmeleri yetmez; bir de
gördüklerini aynı şekilde ifade etmeleri beklenir. Eğer içlerinden biri gördüklerini
şüphe uyandıracak biçimde ifade ederse, öteki şahitlerin ifadeleri yalan,
suçlama asılsız sayılır.
*Ziya:
Kendinden başka her şeyi görünür kılan şey.
*Zorba
*Zühre:
Derler ki, aşk da unutulurmuş her şey gibi. Hem de yaşanıp bittikten, soğuyup
küllendikten sonra değil, tam da doludizgin devam ederken unutulurmuş aşk.
Neyse
ki, Zühre yıldızı varmış göğün üçüncü katında. Halen aşık olup olmadıklarını ve
eğer aşıklarsa kime aşık olduklarını hatırlayamayanlar, göğün üçüncü katına
çıkıp Zühre yıldızının elindeki aşk aynasına bakarlarmış. Baktıklarında gördükleri
yüz, aşık oldukları kişinin yüzü olurmuş.
*Zümrüdüanka