30 Aralık 2013 Pazartesi

MAHREM - ELİF ŞAFAK (ARALIK AYI OKUMALARIM)


 

Arka Kapaktan:
"gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.
Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka 'gözbebeğim!' diye hitap edilir."

Altı çizilesi yerler:
*…deli kuvveti gelmiş olmalı kırk tarak dayanmaz derler deli kısmının tek bir saç telini taramaya öyle kuvvet verirmiş delilik insana… (syf,15)

*Kadınlar ne vakit bir araya gelseler evvela tepeden tırnağa birbirlerini süzer, şıppadak birbirlerinin derdini tasasını keşfeder, ancak ondan sonra hal hatır sormaya geçerlerdi.
Arkadaşlıkları tavşan uykusuna benzerdi. (syf,45)

*… “bir sürahi basiretin kalorisi bir yudum musibetinkinden azdır” kuralı burada da işler. Kısacası olmadık hayaller kurup sonradan acı çekeceğime, ta baştan kabullenmiştim beni asla kimsenin istemeyeceğini, sevmeyeceğini. (syf,99)

*Bakır rengi saç buklesinin altında “gün batarken trene veda” yazıyordu mesela; kızılın iddialı bir tonuna “nam-ı diğer fettan”,  kül rengi bir bukleye “şöminenin bildikleri”, sarı bir bukleye “doğal sarışın”, koyu kestane rengi bir bukleye ise “sobada kestane akşamları” ismi verilmişti. (syf,114)

*Tebdil gezmek, görünüşü değiştirmekti. Hemen hermen bütün padişahlar, sarayın dışında bakınca saltanatlarının neye benzediğini bizzat görebilmek için bu yola başvurmuştu. (syf,115)

*Erkek kısmının gemisi batsa batsa, gördüğü en parlak ışığı deniz feneri zannedip, dümeni sığ sulara kırmaktan ötürü batardı. (syf,132)

*Malum ya, insanın canı neresinden acırsa, kalbi orada atardı. (syf,140)

*Kendimi bildim bileli üzerimde taşıyordum bu illeti; kundağıma iliştirilecekken, yanlışlıkla etime dikilmiş bir muska gibiydi şişmanlığım. (syf,177)

*Unutmak göz temizliği. Her bahar muhakkak yapmalı. Unutmazsak yaşayamayız! Unutmazsak yaşatmayız. (syf,180)

*…sevgililik böyle bir şey işte. Mahremiyet kaybı. (syf,215)

*Yüz otuz iki kiloluk gövdemin adımlarına ayak uydurmaya çalışırken seksen santimlik sevgilim, insanlar birbirlerine bizi gösterip bizi seyredeceklerdi. (syf,263)



NAZAR SÖZLÜĞÜ:

*Adem ile Havva: Adem ile Havva, yasak elmanın tadına varınca farklılıklarını gördüler ilk defa. Utanıp incir yapraklarıyla örtmek istediler çıplaklıklarını. Ama birinde bir, ötekinde üç incir yaprağı vardı. Sayı saymayı da öğrenince bir daha hiç aynı olamadılar.
*Aşk: Aşığının kolları arasında dul kadın, “Aşk dediğin yasak olmalıdır” diye mırıldanmış, “yasak da gözden ırak olmalı.”
*Ay
*Ayçiçeği
*Ay tutulması: Gökyüzündeki Ay yeryüzündeki insanların gözlerinden saklanmayı başarır bazen. Hazır kimse görmüyorken, pudrasını tazeler.
*Ayn-el-yakin: Tanrı’yı gönül gözüyle görmek anlamına gelen ayn-el-yakin, üçüncü aşamanın ikincisidir.
*Ayna
*Babil Kulesi
*Basilisk
*Baykuş
*Cadı
*Camera obscura
*Cemal: Güzellik. Güzel yüz. Tasavvufta, Tanrı’nın iyilik ve güzellik şeklindeki tecellisi.
*Cennet-Cehennem
*Ceviz ağacı: Gördüğü her şeyi cevizlerinin kabuklarına resmedermiş ceviz ağacı. Kimse bu ağacın altında sevişmek istemezmiş bu yüzden.
*Cin
*Çekirdek
*Dabbetülarz
*Ef’i
*Elsa’nın gözleri
*Fal
*Fames
*Fotoğraf albümü
*Gözbağı: Hızın yardımıyla gerçekte var olmayan bir şeyin aslında varmış gibi gösterilerek, gözün aldatılmasına gözbağı denir.
*Gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür.
Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki aşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka “Gözbebeğim!” diye hitap edilir.
*Gözcü
*Gözlük
*Halüsinasyon
*Haremağası
*Hayal
*Hayal bilim
*Hümay
*İğne deliği
*Jaluzi: İçeriyi dışarının gözlerinde kıskanan perde.
*Janus
*Kalipso: İsmi Yunanca “saklamak” anlamına gelen “kalyptein” fiilinden türemiş tanrıça.
*Kedi: Kedi gözü, insanın göremediklerini görebilir.
*Kem göz
*Keşif
*Kimlik
*Komşu Kadın
*Korse
*Koza: Çirkin tırtılların güzelleşip ortaya çıkmadan evvel kimse görmeden içinde değişim geçirdikleri korumak.
*Kör
*Körebe
*Köstebek
*Kurban: Tek tanrılı dinlerden önce neyin kurban edileceği kime kurban verildiğine bağlıydı. Antikçağ Yunanlıları tanrıçalara dişi kurbanlar sunardı, tanrılara erkek. Gök tanrılarına ak, yer altı tanrılarına kara, ateş tanrılarına kızıl renkli kurbanlar verilirdi.
Arapça krb kökünün de ifade ettiği gibi, kurban “yakın olma” anlamına gelmektedir. /Kuran’a göre tam Hz. İbrahim’in oğlunu keseceği esnada, Allah gökten bir koç indirmiş ve böylelikle insan kurban etme geleneği ortadan kaldırılmıştır. /Koçun yanı sıra deve, sığır, manda, koyun ve keçi de kurban edilmesi caiz hayvanlardandır./ Kesmeden önce kurbanın gözleri bağlanır. (syf,204-205)
*Kurşuna dizilenler
*Kurşun dökme: Eritilmiş kurşunun soğuk suya dökülmesiyle peydahlanan şekillerden mana çıkartılması. Kişinin başına, göbeğine, ayaklarına ya da odanın sağ köşesine veya kapı eşiğine dökülen kurşun eğer göz biçimi alırsa, nazar var demektir.
*Kyklop
*Lamia
*Makyaj
*Masa altı
*Merak
*Maske
*Mikrop: Gözle görülmeyecek kadar küçük kötülük.
*Model
*Morpheus: Rüyalar tanrısı, gece ile uykunun biricik oğludur.
*Mucizevi göz
*Nokta
*Oryantalizm
*Pandora
*Pamuk Prenses
*Paravan
*Pencere
*Perde
*Pervane
*Portre
*Prizma
*Rasathane
*Renkkörü
*Röntgen
*Rüya
*Sahne
*Saklambaç
*Samur
*Sarık sandalı
*Şems: Pembefiruşan Hanı’ndan çıktığında Mevlana, karşısına dikilip demiş ki Şems ona: “Ey dünyanın sarrafı, gör beni !”
*Şişko
*Taht-ı revan
*Tebdil gezmek
*Televizyon
*Temaşa: Bakma hoşlanarak seyretme. (sahne-i temaşa: tiyatro sahnesi)
*Thetreum mundi: İnanışa göre dünya, tek seyircisi olan kocaman bir tiyatrodur.
*Ultrason
*Unutmak: Göz temizliği.
*Veda
*Vitrin
*Yabancı
*Yaldızcılık
*Yalıngöz
*Yaşam: Yaşamı görmek için ayna tutarız ağzımıza. Yaşamı göremesek bile, yaşadığımızı biliriz ayna buharlanınca.
*Yay
*Yılanın ayağı
*Zahir: Tanrı’nın doksan dokuz isminden biri olan zahir, “gözden saklanmayan” demektir.
*Zaman
*Zarf
*Zayiçe: Gökyüzünün ahvaline bakarak, yeryüzündekilerin talihini görmeye, zayiçesine bakmak denir. Zayiçe, oynak yıldızların ne vakit, nerede olduklarını görmeye yarayan cetvelin ismidir.
*Zehir: Kendini göstermeden ölüme sebebiyet veren madde.
*Zeliha
*Zenne
*Zevahir: Görünüş.
*zırh: İçtekini, dışarının bakışlarından saklayamazsa, daha çabuk yenilir insan  ve daha kolay öldürülür savaş meydanlarında.
*Zıtlık: Göze sormuşlar: “En çok ne görmekten hoşlanırsın?” “Zıtlık” demiş, “bana zıtlık gösterin.” Yaratıcı tanrıça Afrodit ile yıkıcı tanrı Ares’in yasak aşkını göstermişler.
*Zihin
*Zilzal: Depremler anlamına gelen zilzal, Kuran’ın doksan dokuzuncu suresinin ismidir. Sureye göre, yeryüzü içindeki bütün ağırlığı dışarıya kusacaktır. O zaman yerin altındaki görünmeyen katmanlar, yerin üstüne çıkıp görünür olacaktır.
*Zina: Zinanın ispatlanabilmesi için dört erkek şahidin işlenen suçu bizzat gözleriyle görmüş olmaları gerekir. Şahitlerin aynı şeyi görmeleri yetmez; bir de gördüklerini aynı şekilde ifade etmeleri beklenir. Eğer içlerinden biri gördüklerini şüphe uyandıracak biçimde ifade ederse, öteki şahitlerin ifadeleri yalan, suçlama asılsız sayılır.
*Ziya: Kendinden başka her şeyi görünür kılan şey.
*Zorba
*Zühre: Derler ki, aşk da unutulurmuş her şey gibi. Hem de yaşanıp bittikten, soğuyup küllendikten sonra değil, tam da doludizgin devam ederken unutulurmuş aşk.
Neyse ki, Zühre yıldızı varmış göğün üçüncü katında. Halen aşık olup olmadıklarını ve eğer aşıklarsa kime aşık olduklarını hatırlayamayanlar, göğün üçüncü katına çıkıp Zühre yıldızının elindeki aşk aynasına bakarlarmış. Baktıklarında gördükleri yüz, aşık oldukları kişinin yüzü olurmuş.

*Zümrüdüanka

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder