18 Aralık 2013 Çarşamba

VE DAĞLAR YANKILANDI - KHALED HOSSEINI (ARALIK AYI OKUMALARIM)


Kitabın Açıklaması:

Abdullah ve kız kardeşi Peri 1952 Afganistan'ında Shadbagh'ın küçük bir köyünde babaları ve üvey anneleriyle birlikte yaşamaktadırlar. Babaları Sabri sürekli iş aramakta, yoksulluk ve çetin kış şartlarıyla mücadele etmektedir. Adı gibi güzel ve iyi huylu olan Peri, kardeşi Abdullah'ın her şeyidir. Abdullah, bir ağabeyden çok ana-baba gibidir. Onun için yapmayacağı hiçbir şey yoktur.. Hatta ağabeyi, Peri'nin koleksiyonuna katmak istediği o en değerli tüyü satın almak için tek çift ayakkabısını bile feda etmeye razıdır. Ve geceleri bir tek karyolayı paylaşmak zorundadırlar. Peri ve Abdullah, babalarıyla Kabil çölüne doğru yola çıktıklarında kendilerini bekleyen, hayatlarını birbirinden koparacak kaderin farkında değillerdir: Bazen bir eli kurtarmak için bir parmak kesilmelidir. Nesillerden ve kıtalar dan geçerek bizi Kabil'den başlayıp Paris, San Francisco ve Tinos'un Yunan adalarına doğru bir yolculuğa çıkaran Khaled Hosseini (Halit Hüseyni) yeni romanında, yaşamımız boyunca yaptığımız seçimleri, en yakınlarımız tarafından uğratıldığımız düş kırıklıklarını, bizi tanımlayan ve hayatımızı şekillendiren sınırları sonsuz bilgelik, derinlik, hoşgörü ve tutku ile anlatıyor.

Altını Çizdiklerim:

*...onun bebekken nasıl göğsüne yatıp uyuduğunu hatırladı;... onu büyüten kendisiydi.. (syf,31)
*Silo yani ekmek fabrikası.. (syf,36)
*Molla Şekip parmağını şekerli suyla dolu bir tasa batıracak, bebeğe emdirecekti. Parlak, siyah taşını ve çift taraflı usturasını çıkaracak, bebeğin göbeğindeki bezi onunla tutup kaldıracaktı. Malum ritüel... (syf,47)
*Ebenin bebeği kopma korkusundan gözü dönmüşçesine Pervane'nin boynuna dolanmış olan göbek bağından zorla kurtarması gerekti.
Masuma vaktinde yedi, vaktinde uyudu. Sadece beslenmeye ve temizlenmeye gereksindiğinde ağladı. (syf,55)
*... bir dilim kızarmış nan, yarım kase ceviz, azıcık kakule eklenmiş, şekersiz yeşil çay ve bir adet haşlanmış yumurta... (syf,84)
*...parmaklarımı soğan kokusundan kurtarmak için bir dilim limonla ovar..
...kendimi Nila'ya beğendirme gayretine öyle bir kaptırırdım ki, burnuma bir eşek arısı konsa, beni varlığından haberdar etmek için sokması gerekirdi. (Syf,85)
*Dünyanın neresinde olursa olsun, bir Müslüman'ın avucuna bakarsanız, çok şaşırtıcı bir şey görürsünüz. Hepsinde aynı çizgiler bulunur. Bunun anlamı mı? Anlamı, bir Müslüman'ın sol elinin ayasındaki çizgiler Arapça seksen bir rakamını, sağ ayasındakilerse on sekiz rakamını oluşturur. Seksen birden on sekizi çıkarınca kaç eder? Altmış üç yani Allah rahmet eylesin Peygamberimiz'in (s.a.v.) öldüğü yaş."
 (Yazara Not: Seksen bir ile on sekizi toplayınca kaç eder? Doksan dokuz (99) Allah'ın 99 tane ismi vardır. )
(syf,87)
*İkbal adındaki babası ve Pervane adındaki babanesiyle... (syf,257)
*..adeta kalıtımsal bir yetenekmişçesine sahip oluveren insanlardandı; tıpkı dilinizin ucunu kıvırıp rulo şekline sokabilmeniz gibi.
Bir sabah bize yolculuklarından söz etti-örneğin Ankara Çayı'nın kıyılarında gezindiği, içine azıcık rakı katılmış yeşil çay içtiği Türkiye seyahatinden ya da Bay Gianakos'la gittiğin Kenya'dan... (syf,291)
*Oğlanın adını öğrendim: Manaar. "Yol gösteren ışık" demektir. (syf,315)
*"James Parkinson, George Huntington, Robert Graves, John Down. Şimdi de bizimki, yani Lou Gehrig. Nasıl oluyor da erkekler hastalık adlarını bile tekellerine alıyor?" (syf,344)
*Kültür bir evse, dil de ön kapının ve içerideki odaların anahtarıdır, dedi... (syf,365)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder